Düşlerevi’nde Bir Gün: Minik Ayaklar, Kocaman Maceralar

Bir anaokulunun atmosferi sadece çocukların gelişimi için değil, annelerin iç huzuru, babaların kafasındaki binbir senaryo için de çok ama çok kıymetli.
Hele bu ilk okulla tanışma macerasıysa… Sanki çocuğu okula değil de başka gezegene bırakmış gibi hissedebiliyor insan. Çok normal.

İster istemez akıldan geçiyor:
“Acaba ne yapıyor şimdi?”
“Arkadaş bulabildi mi ki?”
“Yemeğini yedi mi, yoksa tabağına sadece bakıp kalktı mı?”
“Ders mi işliyorlar, yoksa sabahtan akşama kadar oyun mu oynuyorlar?”

İçiniz rahat olsun. Çünkü biz Düşler Evi olarak bu sorulara sadece cevap vermiyoruz. Sizi öyle uzun uzun açıklamalara boğmadan, kâğıt üstünde değil kalbinizin içinde hissettirecek bir şey yapıyoruz:
Sizi çocuklarımızla birlikte yaşadığımız o sıcacık günlerin tam ortasına davet ediyoruz.

Yani “hadi gelin bir bakın neler yapıyoruz” demiyoruz, “gelin birlikte yaşayalım” diyoruz.

Sabah gözlerini ovuştura ovuştura gelen miniklerden, öğleden sonra çamura bulanan ellerine kadar her anı sevgiyle sarıyoruz. Kahvaltılar sohbetle, oyunlar keşifle, dersler neşeyle geçiyor.
Burası sadece bir anaokulu değil.
Miniklerin kendini özgürce ifade ettiği, koca dünyayı tanımaya başladığı, bazen düşünceli bazen çılgın kahkahalarla dolu o büyülü yer. Peki burada minikler bir gün boyunca neler yapıyor? Gelin birlikte keşfedelim!

08:30 – Minik Vedalaşmalar, Büyük Başlangıçlar

Anne ya da babanın yanağa kondurduğu bir öpücük, çantanın askısını düzelten sıcacık bir el… İşte günün ilk sahnesi. Vedalaşmalar bazen kolay, bazen biraz burun kıvırmalı. Ama Düşlerevi’nin girişindeki o tanıdık gülümsemeler çocuklara bir şey fısıldar: “Burası güvenli. Burada senin yerin var.”

Kahvaltı

Karnımız aç, ama kalbimiz de sohbet etmek istiyor. O yüzden kahvaltı sırasında sadece yiyeceklerimiz yenmiyor, aynı zamanda minik cümleler havada uçuşuyor. Yan yana oturup çatal bıçağı kendi kullanan çocuklar, günün ilk kahkahalarını burada paylaşıyor.

Bu sırada bir şey oluyor: Çember Saati başlıyor.
Yuvarlak bir alan, yumuşak minderler ve minik ellerin havaya kalktığı bir an. Bugün günlerden ne? Hava nasıl? “Dün ağabeyimle kavga ettim ama sonra barıştık.” gibi içten paylaşımlar, bu saatlerin olmazsa olmazı.

Çocuklar burada:

  • Duygularını söylemeyi öğreniyor,
  • Mevsimlere dikkat kesiliyor,
  • Arkadaşının fikrine kulak vermeyi, gerektiğinde de “ben böyle düşünüyorum” demeyi öğreniyor.

Gün bir çemberin içinde başlıyor ama çocuklar her yönden gelişiyor.

Günlük Akış Başlıyor

Kahvaltı ve çember saatinden sonra artık öğrenme zamanı. Ama sıkıcı bir “şimdi ders başlıyor çocuklar” havası yok. Her şey oyunla, keşifle ve bol merakla ilerliyor.

Branş öğretmenleri işin içine girince renk paleti büyüyor:
İngilizce mi? Yes please!
İspanyolca mı? ¡Vamos!
Seramik yaparken eller çamura, müzikte notalar kulağa dokunuyor.
Marangozlukta “çıt” sesine bile kulak kabartan minikler, jimnastikte spor yaparak eğleniyor.

Herkes kendi hızında, kendi içindeki kahramanı keşfediyor. Bazısı dans ederken kendini ifade ediyor, bazısı satranç taşlarını dizerken strateji öğreniyor. Hiçbiri “bir kalıba sığmalı” diye zorlanmıyor. Çünkü Düşlerevi, her çocuğu kendi renkleriyle kabul ediyor.

Kokusuyla Mutlu Eden Öğle Yemeği ve Dinlenme Molası

Mutfağın nefis kokusu koridorlara yayılırken çocuklar usulca yemekhaneye süzülüyor. Eller yıkanmış, sandalyeye yerleşilmiş, herkes yemeğini kendi tabağında keşfetmeye hazır.
Sebzelerle barış, çorbayla dostluk burada başlıyor.

Ardından… Sessizlik.
Bazı çocuklar uyumayı tercih ediyor, bazıları battaniyesine sarınıp kitapların dünyasında kayboluyor. Kimse zorlanmıyor, herkes dinleniyor. Beden de, zihin de…

Düşlerevi’nde Branş Dersleriyle Tanışın

Bazı günler çamura bulanan minik eller, başka bir gün nota peşinde koşuyor…
Bir bakmışsınız ahşaba şekil veriyorlar, ertesi gün dans ederken eteklerini döndürüyorlar.
İşte Düşlerevi’nde öğrenmenin tam da çocuklara göre işlenmiş hali bu!

Müzik ve Ses Farkındalığı

Bir tınıyla başlar bazen gün. Çocuklar farklı sesleri tanır, ritim duygusunu keşfeder. Kimi el çırparak katılır, kimi minik enstrümanlarla… Ama hepsi, iç sesini dinlemeyi öğrenir. Müziğin sadece notalardan değil, duygulardan oluştuğunu fark eder.

Modern Dans ve Halk Oyunları

Vücudun dilini konuşmaya ne dersiniz?
Dans derslerinde özgürce hareket eden minikler, ritim tutarken sadece bedenlerini değil, duygularını da ifade eder. Halk oyunlarıyla da kültürle bağ kurar, gelenekleri hissederler. Kim demiş üç yaşındaki biri zeybek oynayamaz diye?

Görsel Sanatlar ve Seramik

Renklerin dünyasında kendi hikâyelerini çizerler. Bazen sadece bir boya lekesiyle başlar her şey, ama sonunda ortaya çıkan resim, çocuğun iç dünyasının aynası olur.
Seramikte ise minik ellerle yoğrulan çamur, hayallere şekil verir.

Marangozluk

Ahşapla tanışmak çocuklar için büyük bir deneyimdir.
Öğretmen eşliğinde çekiç tutan eller, hem dikkat hem de sabır geliştirir. Üstelik bir şey üretmenin verdiği o “Ben yaptım!” duygusu, özgüvenin en tatlı hali değil de nedir?

Jimnastik ve Hareket Eğitimi

Koş, zıpla, dön, denge kur!
Hareket, sadece enerji atmak değil, beden farkındalığını kazanmaktır.
Düşlerevi’nde bedenin ritmini bulmak eğlenceli bir keşfe dönüşür.

Satranç

Bir strateji oyunu gibi gözükse de satranç, çocukların sabretmeyi, düşünmeyi ve bir hamlenin sonucunu önceden görebilmeyi öğrenmelerine yardımcı olur.
Üstelik “Taşları dizmek” bile başlı başına bir odak çalışması!

İngilizce ve İspanyolca

Yeni bir dil öğrenmek, yeni bir pencere açmak gibidir.
Minikler için dil dersleri, şarkılarla, oyunlarla, hikâyelerle iç içe geçer.
Kelimeler ezberlenmez; yaşanır, hissedilir.

Nezaket ve Zarafet

Lütfen demeyi bilen, teşekkür etmeyi unutmayan, karşısındakine saygıyla yaklaşan çocuklar…
Bu derste sadece iyi insan olmak öğretilmez; duyarlı, düşünceli ve kendine güvenen bireyler yetişir.

Evrensel Değerler, Hak Bilinci ve Sorgulama Becerisi

Düşlerevi’nde çocuklar sadece harfleri, sayıları öğrenmez; iyi bir insan olmanın temellerini atarlar.
Kendi haklarının farkında olan, başkasının sınırlarına saygı duyan, sorular sormaktan çekinmeyen minikler…
Çünkü biz, sadece öğretmeyi değil; birlikte öğrenmeyi seviyoruz.

17:30 – Günün Kapanışı

Günün sonuna geldiğimizde her çocuk bir küçük yazar gibi. Anlatacak hikâyeleri, çizdiği resimler, yaptığı seramikler, öğrendiği yeni kelimeler var.
Birbirlerine bakıp “Sen bugün ne yaptın?” dedikleri bu vakit, aynı zamanda “Ben kimim, neleri sevdim?” sorusuna da cevap aradıkları bir zaman.

Veliler çocuklarını alırken, sadece bir çocuğu değil; onunla birlikte büyüyen bir günü, bir gelişimi, bir yolculuğu da alıyorlar yanlarına.

Düşlerevi’nde Günler Kısa, Hatıralar Uzun

Düşlerevi’nde geçen her gün, küçük adımların büyük izler bıraktığı bir macera gibi. Her kahvaltı sohbeti, her boya damlası, her oyun cümlesi bir çocuğun içindeki evreni büyütüyor.

Ve en güzeli ne biliyor musunuz?
Burası bir okul değil sadece.
Burası, çocukların kendilerini buldukları sevgiyle örülü bir ev.